İncesanatevi blogEl işçiliği ile üretilen her şeye büyük bir hayranlık ve tutku ile baktığımız zamanları yaşıyoruz.

Eski zamanları temsil ettiğini düşündüğümüz her nesne, en az bir insanın elinin dokunduğu, “zaman kapsülleri” gibiler…

Bugün onlara her dokunduğumuzda, zamanda yolculuğa çıkıyoruz…

Hangi zamana aitse, o zamanları soluyabilmek.

Antikacılar, eskiciler, toplayıcılar…

Hepsinin hala ilgi merkezleri olması, insanların oralarda birtakım nesneler toplaması, “geçmiş ile bugün” arasında gidip gelmek anlamına geliyor.

İnsanlar bir nedenle, bazı nesneleri kendilerine yakın hissederler ve onların koleksiyonunu yaparlar.

Bu nesnelerin içinde cilt yapım malzemeleri de özel bir yer tutar.

Eski cilthanelerin en güzel nesnelerinden biri, kuşkusuz fasiküllerin üst üste sıkıştırıldığı, kağıtların düzeltildiği ve tutkallanmış kapakların bir araya getirildiği preslerdi. Değişik boyutlarda üretilmiş olan preslerin bir kısmı sıradan görünüme sahip olmasına karşın, büyük çoğunluğu birer sanat eseri niteliğindedir.

Döküm metal ve ahşap malzemeden yapılan presler, cilthanelerin baş köşesinde olurdu. Onlar buraların öznesiydi.

Bugün her biri koleksiyon parçası olan presler, binlerce kitabın, binlerce defterin ve binlerce bilgi nesnesinin içinden geçtiği, duvarlarında zaman sarkaçlarının olduğu sanat nesneleridir.

Evet… Sanat Nesneleri.

Neredeyse bütün presler, içinden geçen bilgi nesnesine bir saygı duygusu olarak, özenle işlenmiş, özenle üretilmişlerdir.

Şimdinin ciltlerinin büyük çoğunluğu, büyük endüstriyel makinelerde, otomatik olarak üretiliyor. Böyle olması da doğal… Ancak, el ile üretilmiş, sanat nesnesi preslerden geçmiş, el yapımı kitaplar, okunmanın dışında, dokunulma hissini insana yaşatıyor…